0530 708 54 54
0530 708 54 54

YAZARLAR

Son gelişmeler,  Arap Baharı ve küresel kontrgerilla 

Günümüzü iyi anlamak için, küresel gücün Türkiye üzerindeki hesaplarını ve ülkemizin iç politikasına müdahale yöntemlerini kavramak gerekir. Bunun için de geçmişe bir göz atmakta ve oradan bugüne bakmakta yarar vardır. 

Alman muhipleri 

Eski emperyalizm dönemlerinde egemenlik peşindeki ülkeler iktidarlarını silahlı güçlerle, ülke içlerindeki işbirlikçileriyle ve 5’inci kol denilen medya aracılığıyla yürütürdü. Örneğin 2. Dünya Savaşı günlerinde Türkiye’nin Almanya yanında saf tutması için çalışan, hatta hükümete kadar sızmış, Başbakan koltuğunu dahi elde etmiş olan bakanlar vardı. Medyada da örneğin Cumhuriyet gazetesinin çoğu yazarları ve bazı dergiler Alman taraftarlığının şampiyonluğunu yapıyordu. Bunun yanında da Almanya silahlı gücüyle gövde gösterisinde bulunarak Türkiye’yi korkutmaya ve kendi yanına çekmeye çalışıyordu. 

İmparatorluk 

Günümüzde ise durum çok farklıdır, özellikle 1990’dan sonra eski emperyalizmden söz edemeyiz. Çünkü “emperyalizm” imparatorluk çabası anlamına gelir, günümüzde ise artık “empire” yani imparatorluk kurulmuştur. Bir küresel sistem vardır ve bu sistemin tek jandarması ABD’dir. Bazı konularda ondan ayrılsalar bile esas olarak onun alt temsilcileri gibi davranan Fransa ve Almanya gibi ülkeler de sistem içinde daha düşük bir rol oynarlar. Onun için günümüz politik terminolojisinde “üst akıl” ifadesi ABD için kullanılır, Almanya gibi ülkeler de onun ortalama aklıdır. Ülkemizde Almanya çıkarlarını savunan siyasetçiler ülkemizi esarete sürükledikleri gibi üstelik bunu da bir taşeron ülke eliyle gerçekleştirmek istiyorlar. 

Roma gibi bir imparatorluk olarak davranan ABD, dünyanın dört bir yerinde taşları döşemiştir. Bugün artık çöküş dönemine girmiş olsa da elindeki olanaklar eski emperyalistlerinkinden çok daha çeşitli ve çok yönlüdür. Etkisi altına almaya çalıştığı ya da tam kontrol sağlamak istediği ülkelerde sadece siyasi ve askeri yapı içine değil aynı zamanda yargıya, polise, dini cemaatlere ve üniversiteye tam anlamıyla çöreklenmiştir.  Değişik ülkelerden örnekler verecek olursak son dönemde Türkiye, Brezilya, Güney Afrika gibi ülkelerde yargı ve polis eliyle hükümetlere karşı girişilen darbe operasyonlarını sayabiliriz. Aynı şekilde Türkiye’de FETÖ cemaatinin, Brezilya ve Güney Afrika’da Evangelist kilisesinin, Çin’de Falun Gong mezhebinin kullanıldığını da biliyoruz. Üniversite ise uzman profesörleri ve kışkırtıcı eylemci öğrencileriyle küresel sistemin en çok kullandığı araçlardan biridir.   

Önceden de yazmıştım 

Türkiye’nin bölgesindeki küresel projelerle mücadelesini değerlendirirken önemli bir tutarsızlığın iyice göze battığı bir konuya değinmeden geçemeyeceğim. 
Bir yıl öncesinde, 20 Haziran 2015 tarihinde aynen şöyle yazmıştım:  “Geçmişte kimi uzmanların sandıkları gibi ABD’nin bölgeye demokrasi getireceği de, genişletilmiş Ortadoğu projesi de, Arap Baharı’na destek projesi de kocaman birer yalandır. Ancak sadece genel vaatler içeren bu projeler değil ABD’nin iyi veya kötü, olumlu veya olumsuz değerlendirilebilecek tüm projeleri sahtedir. Örneğin ABD’nin Irak-İran savaşıyla İslam Devrimi’ni yıkma projesi de yalandı, nitekim İran iyice zayıflayınca 1985’te Humeyni’ye el altından silah ve yedek parça yolladı. İran-Kontra olarak anılan bu olayda ünlü Kissinger  ’Bırakın savaşsınlar, hepsi bitinceye kadar birbirlerini öldürsünler’ demişti. Aynı şekilde ABD’nin Mübarek’i tasfiye etmek için Mursi’nin gelmesine rıza göstermesi ama daha sonra Sisi’ye darbe yaptırması da, sonuçta kargaşayı Mısır’a yayma çabalarıdır. “ 

Sizce neden? 

Arap baharı konusuna daha önce de değinmiştim, Türkiye’deki Gezi kalkışmasını haklı olarak dış kaynaklı ve ABD yanlısı Turuncu Devrim olarak niteleyenler nasıl olabildi de Ortadoğu’da gerçekten bir “demokrasi devrimi” yaşandığını sandılar? Uzman profesör olabilmek böyle bir şey herhalde! “Demokrasi yerleşene kadar finanse edilen bir şeydir” şeklindeki cümlelerini hiç unutmayacağımız bu uzmanlar Ortadoğu’da, Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta, Suriye’de demokrasinin yerleşmesi için ABD’nin ve Batılı müttefiklerinin yardım edeceklerini bile sanmak gafletinde bulundular, tabii bu sadece bir gaflet ise. 

İşte küresel kontrgerilla bu 

Akla gelebilecek her konuda tam köstek ve tam destek arasında gidip gelen medya ise bu tutarsızlıklara değinecek fırsatı bulamadı.  Aynı dönemdeki tüm gençlik kalkışmaları, Ukrayna’da da, Türkiye’de de, Mısır’da da aynı güç tarafından örgütlenmişti. Bu gerçek o kadar açık ve seçik gözler önündeydi ki, eylemlerdeki sosyal medya taktikleri, tanıtım oyunları, destek kampanyaları tıpkısının aynısıydı ve bunu görmemek için kör ya da maksatlı olmak gerekmekteydi. Mısır’da Mübarek’e karşı eylemlerle, Mursi’ye karşı eylemleri yapanlar aynı kişiler, aynı örgütler ve destekçileri de aynı medya idi. Zaten Mübarek’in gizli servis başkanı Sisi, Mursi’nin de Savunma Bakanıydı.  Libya’da Kaddafi’nin devrilmesinde büyük rol oynayan Fransa’nın o günkü Başkanı Sarkozy iken, Sarkozy’nin üvey babası CIA kurucusu Frank G. Wisner de Mısır’da ABD temsilcisiydi. Türkiye’de ise Alman ekolünden üniversiteliler “Arap Baharı” pazarlıyordu. İşte küresel kontrgerilla böyle bir olgudur. Allah’tan Türkiye’nin Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lideri var da bütün oyunları günü gelince bozuyor.  

Kayahan Uygur Diğer Yazıları

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanan aydınlatma metnimizi okumak için buraya, mevzuata uygun çerez politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya, gizlilik politikamızla ilgili detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
closeX